Başbakan Hüseyin Özgürgün, Türkiye’de 15 Temmuz’da darbe girişimine kalkışan FETÖ-PYD konusunda en ufak ihbarın titizlikle değerlendirildiğini, örgütsel bazda bir faaliyete rastlanmadığını, kullanılan bir bina ve yer de olmadığını belirterek, Türkiye ile KKTC arasında yakın işbirliği ve karşılıklı anlaşmalar olduğunu, en ufak hareketin değerlendirildiğini söyledi.
NTV’nin sorularını yanıtlayan Başbakan Hüseyin Özgürgün, Ankara temaslarında 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gelişmelerin gündeme gelip gelmediğine ilişkin bir soru üzerine, hükümet olarak heyetle birlikte Ankara’ya ilk resmi ziyareti yaptıklarını ve bunun kritik bir döneme denk geldiğine işaret ederek, 21 Temmuz’da Bakanlar Kurulu’nun FETÖ-PYD’yi terör örgütü listesine alarak, faaliyetlerini yasakladığını belirtti.
Bu konuda en küçük ihbarın dahi değerlendirildiğini, polisin ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın çalışmalarını yürüttüğünü ifade eden Başbakan Özgürgün, Anavatan Türkiye’de halkın demokrasiye sahip çıkması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dik durması ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önemli bir bölümünün karşı çıkmasıyla darbe girişiminin kısa sürede bertaraf edilmesinden memnuniyet duyduklarını, böyle bir olay yaşanmasından dolayı da üzüntü duyduklarını kaydetti. Başbakan Özgürgün, “Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalara diliyoruz. Türk milletine de geçmiş olsun diliyoruz. Bu dileklerimizi, görüştüğümüz Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan ve Genel Kurmay Başkanı’na da ilettik” dedi.
Başbakan Özgürgün, “FETÖ-PYD’nin terör örgütü listesine alınması kapsamında neler yapılacak?” sorusuna karşılık, karar kapsamında, eğer varsa, en küçük faaliyete dahi müsamaha gösterilmeyeceğini belirterek, nerden gelirse gelsin tüm ihbarların titiz bir şekilde değerlendirildiğini vurguladı.
Şuana kadar yapılan ihbarlardan ve polisle Güvenlik Kuvvetleri’nin yaptığı çalışmalardan herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığını, girişlere karşı hava ve deniz limanları ile Sahil Güvenlik’in tedbirlerinin artırıldığını, ancak bugüne kadar böyle bir durum olmadığını kaydeden Başbakan Özgürgün, “Türkiye ile bizim ikili anlaşmalarımız var çok yakın işbirliğimiz var, en ufak hareketi değerlendiriyoruz” diye konuştu.
KKTC’de 80 bin civarında üniversite öğrencisi ve Türkiye’den turizm amaçlı girişler olduğunu, bunların sekteye uğramaması, eğitim ve turizmde sıkıntı olmaması için Türkiye hükümeti ile birlikte bir çalışma başlattıklarını aktaran Başbakan Özgürgün, “Bunlar arasında suça karışmış, örgütte suç unsuru teşkil eden işlere karışmış kişiler varsa, KKTC’ye giriş yapmış veya yapmak isterse onlar için de her türlü tedbiri titiz bir şekilde almış durumdayız En ufak bir istihbaratı değerlendiriyoruz. Bu açıdan herkes rahat olabilir” dedi.
Başbakan Özgürgün, örgütsel bazda bir faaliyete rastlanmadığını, kullanılan bir bina ve yer de olmadığını, çalışmaların titizlikle yapıldığını ve uyanık durumda olduklarını kaydetti.
80 bin öğrencin 60 binin Türkiye, 20 bininin üçüncü ülkelerden olduğunu ve girişlerin Türkiye üzerinden yapıldığını, yine Türkiye ve Türkiye üzerinden KKTC’ye yıllık 3 milyon yolcu girişi olduğunu bunların olumsuz etkilenmemesi için iki hükümetin çalışma başlattığını, Türkiye’ye bir yansıyacak olumsuz durumun KKTC’ye daha fazla yansıyacağını kaydeden Başbakan Özgürgün, “Türkiye ne kadar iyi, ne kadar sağlam, ne kadar güçlü ise, KKTC o kadar sağlam ve güçlü olur” dedi.
Kıbrıs konusundaki soruları da yanıtlayan Başbakan Özgürgün, müzakerelerin 48 yıldır devam ettiğine, görüşme sürecinin BM’nin gündemindeki en eski konu olduğuna işaret ederek, “Ümit ederiz sonuçlanır ama Rum tarafının, gerek bugüne kadar bütün planlara hayır demesi gerekse Kıbrıs Türk tarafını eşit taraf olarak görmeyerek, Ada’yı hala bir Elen adası olarak düşünmesi sıkıntı yaratıyor, sonuca ulaşılamıyor” dedi.
Rum tarafının, Türkiye’den gelen ve kurak adanın makus talihini değiştirecek olan, adına barış suyu dedikleri suya da, “Türkiye ile bağları artıracağı” yaklaşımı ile karşı duruşu olduğunu kaydeden Başbakan Özgürgün, Türkiye’nin, son günlerde, Güney’de çıkan yangına müdahale yardımına da şartlar ileri sürdüğünü, böyle bir mentalite ile karşı karşıya olunduğunu söyledi.
Başbakan Özgürgün, “Biz, 48 yıldır görüşmeler olumlu sonuçlansın, bir anlaşmaya varılsın temennisi ile masadayız. Bu olmadıysa burada da Rum tarafının bir sorumluluğu vardır” ifadesini kullandı.
Güney Kıbrıs’ın haksız bir şekilde ve yanlış bir kararla Avrupa Birliği’ne alındığını, Kuzey’de de müktesebatın askıya alındığını anımsatan Başbakan Özgürgün, “Eğer o dönemde, ‘iki taraftan evet çıkmazsa sorunlu bir ülkeyi almayız’ denseydi anlaşma belki de olurdu, yolu da açılmış olurdu. Sanki anlaşmanın olması da istenmemiş gibi de bir durum var. Burada Avrupalıların da büyük sorumluluğu ve yanlışı var” diye konuştu.
48 yıldır devam eden müzakerelerde her şeyin konuşulduğun, bu yılın sonuna kadar bir sonuca varılmaması halinde Kıbrıs Türk halkının da kendi yolu çizmek durumunda olduğunu ifade eden Başbakan Özgürgün, “Sayın Cumhurbaşkanı da görüşmeleri yürütüyor, onun da bu yönde açıklaması var. Doğrusu da odur. Bir şekilde bitmesi lazım. Bunun sonucu da bu yılın sonudur” dedi.
Başbakan Özgürgün,”Eğer çözüm sağlanmazsa, Kuzey Kıbrıs yoluna bundan sonra nasıl ilerleyecek?” sorusuna karşılık şunları söyledi:
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bizim devletimiz. Eğer, Kıbrıs Rum tarafı ‘Ada’nın bütününü tek başına temsil ediyorum, diğer dünyanın geri kalanı da evet ben böyle tanıyorum’ demesi durumunda, biz de, KKTC ve onun hem kurumsal yapısıyla hem demokrasisiyle ve kurumlarıyla hazır olduğunu ve bir devlet olarak yoluna devam edeceğini zaten gösterdik. Bunun kararını alması için ilgili devletin adım atması gerekecektir.”
Türkiye’den gelen suyun dünya da bir ilk, çılgın bir proje olduğunu, 477 kilometre yoldan Toroslar’ın suyunu Kıbrıs’a taşındığını anlatan Başbakan Özgürgün, suyun, Ada’nın makus talihini değiştireceğini vurguladı.
Güney Kıbrıs’ın kısa zaman önce Yunanistan’dan tankerle su taşımayı denediğini ama başarılı olmadığını anımsatan Başbakan Özgürgün, Türkiye’den gelen suya Rumların da ihtiyacı olduğunu, suyun, asrın değil bin yılın projesi olduğunu, Rumların böyle bir projeden istifade etmek yerine karşı çıktığını kaydetti.